HAKKIMIZDA
Share on Facebook Share on Twitter
 
 
Sayfa 3 / 5

DEVRİMİN FEDA BÖLÜĞÜ

Türkiye ve Kürdistan'da devrim mücadelesi, sömürgeci faşist Türk burjuva devletinden faşist politik islamcı DAİŞ çetesine değin en kan dökücü düşmanlara karşı yol alıyor. Dolayısıyla, özgürlük ve sosyalizm mücadelesini büyütmek en ağır bedelleri göğüslemeyi gerektiriyor. Devrimci irade ile karşıdevrimci irade arasındaki çarpışmada cisimleşen politik sınıf savaşımında halklarımızın sayısız seçkin evladı tutsak ve şehit düşüyor.

İşte mücadelenin bu sert koşullarında, MLKP Genel Sekteri Kerim Gökdeniz sözleriyle, "Odaklanılması gereken gerçekler, düşmanın zalimliği, kan dökücülüğü, bir terör rejimiyle ayakta durmaya çalıştığı, teknolojinin tüm imkanlarını sınırsızca kullandığı, sahip olduğu mali, kadrosal ve teknik güçle halk düşmanı iktidarını korumak için elinden gelen her şeyi yaptığı, ve buna karşılık, devrimcilerin, halklarımızın yapabileceği tek şeyin insan yaratıcılığına, insan cesaretine, insani ve haklı ideallere dayanarak, tüm eşitsiz güç koşulları altında düşmanı yenebileceğinin bilinciyle hareket edeceğidir. Bu bilinçle yürütülecek pratikte ağır bedeller ödeneceğini bir an bile kendinden saklamamak, tersine, başka bir yoldan ilerlenemeyeceğinin, şehit verilmeden, işkence görülmeden, hapishanelere girilmeden geçilen bir devrim yolunun bulunmadığının, şimdiye kadar hiç böyle bir yolun ortaya çıkmadığının ve bundan sonra da çıkmayacağının açık bilinciyle hareket etmektir."

Feda ruhu MLKP'nin devrimci varoluş tarzının karakteristik bir özelliğidir, ve her şeyden önce, tutsaklığı ve ölümü hiçe saymakta, işkencede ve zindanda baş eğmez direnişte hayat bulur.

Tüm varlığıyla devrimin zaferine adanmış MLKP, eylemini "devrimin feda bölüğü" olarak gerçekleştirir. "Ölümsüzler partisi" kavramı, yine Genel Sekreter Kerim Gökdeniz'in tanımlamasıyla, "her yaştan kadın ve erkek savaşçının, partinin değişik cephelerinde çalışmış yoldaşların, giderek artan sayıda, daha hızlı ve daha yoğun biçimde ölümün üstüne gitmeleri, ölümü göğüslemeleri gerçeğinin bir simgesidir. Parti kendine şunu söylemiş oluyor: ödediğinden onlarca ve yüzlerce misli büyük bedeller ödeyeceksin ve devrimci amaçlar doğrultusunda böyle bir yoldan yürüyerek zaferi örgütleyeceksin."

Rojava cephelerinde, Medya Savunma Alanları'nda, Kürdistan dağlarında, Türkiye kentlerinde ya da Avrupa ülkelerinde, politik askeri eylemde, ölüm orucu hamlesinde, işkencede direnişte, barikat başında, kitle hareketi içinde, polis kuşatmasında ya da DAİŞ saldırısında ölümsüzleşen yoldaşlar, MLKP'nin devrim yürüyüşünün sönmez meşaleleridir. Parti merkez komitesi üyesinden Enternasyonal Özgürlük Taburu savaşçısına, FESK komutanından fiili meşru mücadele cephesi militanına değin MLKP'nin her düzeyinden ve cephesinden sonsuzluğa kanatlanan yoldaşlar, yürünecek yolu en yalın ve içten pratiklerle gözler önüne seren kutup yıldızlarıdır.

MLKP, sömürgeci faşist devletin sayısız gözaltı, işkence ve tutuklama saldırısının hedefi olmuştur. Partili militanlar gözaltında, işkencede, mahkemede ve zindanda devrimci direniş değerlerini kuşanmışlar, bazılarıysa işkenceli sorgularda, zindan direnişleri ve ölüm oruçlarında ölümsüzlüğe yürümüşler ya da devrimin gazileri olmuşlardır. Öyle ki, poliste, mahkemede ve zindanda direnişçi bir komünist tutum takınmak, MLKP tüzüğünde parti üyelerinin kesin görevleri arasında sayılmıştır.

MLKP, zindanları, komünistlerin donanımlarını güçlendirdikleri bir okul, kendilerini sokaktaki mücadelenin ihtiyaçlarına göre konumlandırdıkları bir devrimci çalışma sahası, komünist yaşam ve paylaşım tarzını yeşerttikleri bir komün, faşist zulme asla boyun eğmedikleri bir direniş mevzisi olarak görür. Dahası, komünist tutsaklar, ikisi başarıya ulaşmış olan birçok özgürlük eylemi girişiminde görüldüğü gibi, zindan duvarlarını yıkıp geçmenin arayışında olurlar.

MLKP'li yüzlerce tutsak, hapishanelerdeki barikat, işgal, rehin alma gibi devrimci direniş eylemlerinin örgütleyicisi veya katılımcısı olmuştur. Faşist rejimin aynı anda yirmi ayrı zindanda devasa bir askeri kuvvetle giriştiği 19 Aralık 2000 tarihli katliam saldırısına karşı, diğer devrimci örgütlerle beraber barikat direnişinin ortasında konumlanan MLKP, 19-22 Aralık zindan kahramanlığının mimarlarından biridir.

Özsel bakımdan bir feda eylemi olan ölüm orucu savaşımları, MLKP'nin mücadele deneyimleri içinde özel bir yer tutar. MLKP 1996 ve 2000 ölüm orucu çarpışmalarının her ikisinde de kendi özgün tarzıyla yer almıştır. Zindanlarda art arda çıkardığı ölüm orucu müfrezeleriyle, sokakta açtığı ölüm orucu siperleriyle, saflarından verdiği şehitler ve gazilerle faşizmin hücre-tecrit saldırsının paçavraya çevrilmesinde büyük rol oynamıştır.

MLKP'nin düşüncesi ve eylemine şu anlayış olanca berraklığıyla işlemiştir: Ancak feda ruhuyla ileri atılanlar ve böylece öncü sorumluluğunu layıkıyla yerine getirenler emekçilerin ve ezilenlerin devrimci önderliğini kazanabilir, kudurgan faşizme karşı direniş ateşini halklarımızın isyan yangınına dönüştürebilirler. Yalnızca feda ruhunu sınırsızca kuşananlar özgürlük, adalet, halklara ve cinslere eşitlik için zafere akan gürül gürül bir mücadelenin mimarları olabilirler.

 

FAKİRLERİN VE EZİLENLERİN SİLAHLI KUVVETLERİ

MLKP'nin Türkiye ve Kuzey Kürdistan'daki politik askeri cephesi Fakirlerin Ve Ezilenlerin Silahlı Kuvvetleri (FESK) adı altında yapılanır. Türkiye kentlerinde FESK Kızıl Müfrezeleri ve Kürdistan dağlarında FESK Kürdistan Kır Birliği silahlı mücadele yürütmektedir.

MLKP, eldeki kuvvetlere uygun olması ve mücadelenin gelişimini kolaylaştırması koşuluyla, bütün mücadele biçimlerini kullanır. Türkiye ve Kürdistan topraklarında silahlı mücadele, işçi sınıfı ve ezilenlerin sömürgeci faşist diktatörlüğe karşı devrimci mücadelelerinin süreğen ve temel bir biçimidir. Devrimci bakımdan haklı ve meşru, gerekli ve kaçınılmazdır. Kaldı ki, proletaryanın devrimci iktidar sorununun çözümü ancak silahlı zor yoluyla gerçekleşebilir.

Bir iç savaşlar serisi olarak ve uzun süreye yayılarak gerçekleşmesi muhtemel olan Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin zaferi, hem kentlerde halkın topyekün silahlı ayaklanmasının hazırlanmasını, hem de kentlerde ve kırlarda partizan savaşı yürütülmesini gerektirir. Halk ayaklanmasının öznel koşullarını olgunlaştırmak, faşizmi gitgide güçten düşürmek ve devrim saflarının güç toplamasını başarmak silahlı mücadele olmaksızın düşünülemez. MLKP'nin silahlı mücadelesi bu stratejik görüş açısına bağlıdır. Onun silahlı eylemselliği, taktiksel açıdansa, devrimci mücadelenin gelişimi önündeki engelleri devirmek, halkın özsavunmasını örgütlemek, faşist odakları yıpratmak ve antifaşist kitle hareketini desteklemek gibi somut güncel hedeflerle ilişkilidir.

MLKP'nin kent ve kır gerilla örgütlenmeleri, her zaman, politik mücadele görevlerince belirlenen, işçi sınıfı ve ezilenleri sömürgeci faşist diktatörlüğe karşı politik bakımdan saflaştırmaya hizmet eden, kitlelerde faşizmin yenilebileceği umut ve güvenini uyandıran bir silahlı mücadele çizgisinde hareket ederler. Faşizmin polis karakolları, ordu birlikleri, yargı kurumları, devlet daireleri, parti büroları, paramiliter çeteleri, burjuvazinin ticari-mali kuruluşları ve turistik tesisleri, emperyalizmin konsolosluk binaları ve ticari-mali merkezleri FESK'in bu çizgideki sayısız devrimci şiddet eylemine hedef olmuştur.

FESK birlikleri, ölümsüzlüğe kanatlanmış komutanları ve savaşçı yoldaşlarından aldıkları güç ve cesaretle, ellerinde silahları ve yüreklerinde inançlarıyla, faşizme, sömürgeciliğe ve emperyalizme meydan okumayı sürdürmektedir.

 

KOMÜNİST KADIN ÖRGÜTÜ

Komünist Kadın Örgütü (KKÖ) Ocak 2015'te MLKP 1. Komünist Kadın Konferansı kararıyla kurulmuştur. MLKP'nin kadın özgürlük alanında örgütsel ve siyasal olarak özerk kadın örgütüdür. MLKP'nin kadın üyelerinden oluşur, en üst yönetici organı MLKP Kadın Önderliği'dir. KKÖ, kadın özgürlük mücadelesine ilişkin parti örgütlerini de bağlayıcı nitelikte her türlü siyasal faaliyet kararını alır ve uygular, kendi tüzüğüne sahiptir, kendi konferansını toplar ve yayınlarını çıkarır. KKÖ örgütleri, sorumlu oldukları alanlardaki kadın kadrolarla ve kadın organlarıyla ilgili örgütsel kararlarda ilk ve son söz hakkına sahiptir.

MLKP, kadının cinsel kimliğinin toplumsal düzeyde erkekliğin nesnesi haline getirildiği ve bütün bir kadınlığın metalaştırılarak sermayenin yağmasına sunulduğu günümüzün patriyarkal kapitalist dünyasında, erkek egemenliğine karşı kadın özgürlük mücadelesi ile sermaye egemenliğine karşı proleter kurtuluş mücadelesinin iç içe geçtiği gerçeğinden hareket eder. "Sosyalist kadın aydınlanması", MLKP'yi, toplumsal devrimin ikili karakter taşıyacağı ve proletarya devrimi ile kadın devriminin birliği olarak gerçekleşeceği kavrayışına ulaştırmıştır.

İşte KKÖ, sosyalist devrimin aynı zamanda bir kadın devrimi olarak geliştirecek, cinsel eşitsizlik ve ezilmişliğin tüm boyutlarını söküp atacak olan sosyalist kuruluşta kadın öncülüğünü sağlamak üzere, kadınları devrimci kolektif özne haline getirmeyi amaçlar.

Komünist kadınları partinin yarısı olarak örgütleyen, parti içinde birleşik ve örgütlü bir kadın aklı ve iradesini cisimleştiren KKÖ, aynı zamanda tüm partinin kadın devrimi görüş açısıyla değişiminin itici gücüdür. O, cins bilincini kadın yoldaşlaşması ve kolektif kadın bilinci olarak kavrar. Teorik, ideolojik, politik ve askeri nitelikleri gelişkin kadın kadrolaşmasını gerçekleştirmek, kadın komutanlaşması ve önderleşmesini yönetmek, MLKP'nin kadın devrimi çizgisinin güvencesi ve öncüsü olan KKÖ'nün temel görevleri arasındadır.

KKÖ, kadın devrimi fikrini, işçi, ev emekçisi, köylü, aydın, üniversiteli ve liseli kadınlarla, ezilen ulus ve inançlardan kadınlarla buluşturmaya ve elbette kadın kitlelerini devrime kazanmaya odaklanır.

 

KOMÜNİST GENÇLİK ÖRGÜTÜ

25 Ekim 1994'te kurulan Komünist Gençlik Örgütü (KGÖ), gençliğin kitlevi komünist örgütüdür. İdeolojik ve politik olarak MLKP'ye bağlı, örgütsel olaraksa bağımsızdır. Kendi tüzüğüne sahiptir, kendi yayınlarını çıkarır, kongresini toplar ve kongrede seçilen merkez komitesince yönetilir.

Liseli ve üniversiteli, işçi, köylü ve işsiz gençlerin birliği olan KGÖ, hem devrimci-demokratik gençlik hareketlerine önderlik etmeyi, hem de partinin gençlik kitleleri içinde ideolojik ve politik etkisini büyütüp örgütlemeyi hedefler. O, bir yandan gençlik içinde özgürlük ve sosyalizm ideallerini yayarken, diğer yandan parti okulu karakteriyle kendi saflarından MLKP'ye kadro yetiştirir.

MLKP, halk gençliğini, onurlu ve özgür bir gelecek için, özgürlük, toplumsal adalet ve eşitlik uğruna en önde savaşmaya çağırır. KGÖ bu çağrının taşıyıcısı, örgütleyicisi ve yanıtlayıcısıdır. Partinin parıldayan yıldızı olan komsomol, aynı zamanda adanmış devrimciliğin fışkırdığı ilk kaynaktır. Kampuslerde ve liselerde, emekçi mahallelerinde ve işçi havzalarında, sokaklarda ve meydanlarda, savaş siperlerinde ve zindanlarda sürdürdüğü coşkulu mücadelesiyle KGÖ, MLKP'nin atılımcı ve cüretkar bölüğüdür. Onun öncü başarılarla dolu pratiği, Türkiye ve Kürdistan komünist hareketinin yenilgilerle şekillenmiş kadro tarihselliğinin devrimci eleştirisi ve aşılması anlamına gelmek üzere, "zaferler kuşağı"nın filizlendiği topraktır.

KGÖ'nün bu öncü devrimci duruşu, onun faşizmin başlıca hedeflerinden biri haline gelmesinin de nedenidir. Türkiye'den Kobanê'ye dayanışma köprüsü olmak amacıyla Suruç'ta toplanmış ilerici ve sosyalist gençlere yönelik AKP-DAİŞ katliamcı saldırısı sonucunda ölümsüzleşen 33 "düş yolcusu"nun arasında, KGÖ önderliğinden ve saflarından birçok genç komünist de vardır. Aslında MLKP'nin en dinamik bölüğünün, partinin devrimci keşif kolunun dağıtılıp yok edilmesini amaçlayan bu tarihi katliam, ne var ki, KGÖ'nün öncü iradesini bilemesiyle, kararlılığını yükseltmesiyle, devrimci niteliklerini pekiştirmesiyle yanıtlanmıştır.

 

 

 

Sayfa12345