Değişmek ellerimizde
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

İllegal kurumlaşmalarda kadınların rolü şüphesiz ki, büyük. Görüntüyü tamamlamak, amaca uygun bir kurumlaşma yapmak için kadın yoldaşlara çok görev düşüyor. Kadının görevi dışarıya (çevreye) karşı ev kadını görünümü vermektir. Ortalama bir aile, ortalama ilişkiler. Belki de daha gerisi. Kurumlaşma neyi gerektiriyorsa onu. Peki, kadın bu rolü oynarken kendinden bir şeyler kaybediyor mu? Ya da bu "oyun" giderek bir gerçeğe, alışkanlığa, "rolüyle özdeşleşmeye dönüşüyor mu" diye soracak olursak cevabımız ne olurdu? Her yerde olmasa da, bu role kendimizi kaptırmışsak, evet, bir şeyler kaybediyoruz. Her kadın yoldaşta yaşanmıyor belki. Ama kimi zaman rolüne alışan-benzeyen kadınlar çıkıyor ortaya. Tabi bir de bu role alışan erkekler. Sonra, kendini belirli işlerle sınırlandıran, adeta ev kadını haline geliyor kimilerimiz. Bulaşık, yemek, temizlik, ev işleri vb. tüm yaşamı doldurmaya ve kadınların omuzlarında bir yüke dönüşmeye başlayabiliyor.

Kadın olarak bir süre sonra, kendimizi belli işlerle sınırlandırıyoruz. Böyle olunca da geri yanlarımız ortaya çıkıyor. Kadınlık rolünü benimsemeye ve oynamaya başlıyoruz. Bazen farkında olarak bazen de farkında olmayarak. Peki, bizler geçmişte bize öğretilen kadınlık rolümüzden kurtulmak için mücadele yürütürken, böyle bir kurumlaşmada yer aldıktan sonra neden, değiştirmeye çalıştıklarımıza benziyoruz? Bunda ortamın, birlikte kaldığımız yoldaşların, görevlerimize uygun bir düşünüş ve bilinç düzeyine ulaşamamanın mutlaka bir payı vardır. Fakat bu durumu tam açıklamıyor. Çünkü gerçekte görüyoruz ki, kadınlık rolümüze karşı savaş açıp onu yenmek için tam anlamıyla mücadele yürütmemişizdir. Oysa bu role karşı kesintisiz bir mücadele yürütülmeden, başarmak pek olanaklı değil.

Bu durumda bir bakıyorsunuz geriye, kazandığınızı da kaybetmeye başlamışsınız.. Peki neden böyle oluyor? Bulunduğumuz ortamın ilişkilerinden mi? Amaç karmaşasından mı? Kendimize olan güvensizlikten mi? Burada neden ne olursa olsun sorun öncelikle bizim kafamızdadır. Bu sorunu kafamızdan silip atmak için kendimize daha çok emek harcamalıyız. Kadınlık rolünü parçalayıp atmanın tek yolu kendimizle savaşmaktır.

Kurumlaşmalarda çalışan kadınlar olarak üslerin güvenliğini sağlamak öncelikli görevlerimizdendir. Bunun için görüntü neyi gerektiriyorsa onu oynarız ama sadece dışarıya karşı. Evlerin içinde tam hak eşitliği olmazsa olmazdır. Hatta kadınlara dönük pozitif ayrımcılık isteme hakkımız var. Birlikte kaldığımız yoldaşlar rolleri gereği dışarıdayken, bazı ev görevleri kaçınılmaz olarak bizim omuzlarımızda kalır. Ancak burada denge iyi tutturulmalıdır. Erkek yoldaşların duyarlılığı ve incelikleri ile biz kadınların uslanmaz öğrenme ve yenilenme ve değiştirme pratiği birleşmelidir.

Kurumun tüm sürecine hakim olmak, her türlü ihtiyacın karşılanmasını sağlamaktır. Kurum içerisindeki düzeni sağlamak için iyi bir planlama ve örgütlenme kaçınılmazdır. Burada kolektif bilinç ve yoldaşça dayanışma gereklidir. Bir de, içimizdeki kadına ve elbette erkeğe karşı amansız ve uzlaşmaz mücadele. Kadınlar burada da öncülük yapmalıdır.

Öncülükten bahsediyorum ama bu sadece kurum içerisinde değil aynı zamanda pratik işlerde de olmalıdır. Kadınlar öncülük misyonu biçmelidir kendine. Kadın diğer işlerde de olduğu gibi burada da tüm geri yanlarını bir yana bırakıp kendine güvenmeli. Örneğin askeri alanda da en önde olmalıdır kadınlar. Eğer "kavganın yarısı bizleriz" diyorsak yıllardır sürdürdüğümüz özgürleşmiş kadın mücadelesini ve kazanımlarını sahiplenmeli bu konuda yetkinleşmeliyiz. Feda ruhunu kuşanarak çıkmalıyız sokaklara bu konuda ısrarcı olmalıyız.

Zorunluluktan Özgürlüğe

Zorunluluklar nedeniyle "sıradan" görünümlerle kaldığımız bu kurumları işlevli kılmak ve buraları okula dönüştürmek tamamen olanaklıdır. En değerli birikimler, en ciddi araştırmalar, en sistematik öğrenmeler bu tür mekanlarda yapıldı şimdiye kadar. Yeter ki hakkını verelim. Düşünün, bütün gün evin içerisindesiniz. Doğrudur, boğucu bir dizi ev işi çıkıyor ama biz sadece dışarıya karşı sıradanız. Evin içinde iyi bir planlama, iyi bir örgütlenme, birlikte kaldığımız yoldaşlarla en verimli ortam ve en az "kölelik" pekala sağlanabilir. Zamanı değerlendirmek için iyi bir plan yaparak 24 saatinizi doldurduğunuzu düşündüğünüzde bu, bireysel gelişimimizde bize büyük başarılar kazandıracaktır. Teorik, siyasal birikim oluşturmada, yazınsal ve teknik beceri artırmada ve buna benzer pek çok konuda gelişebilmek için iyi bir fırsattır bu mekanlar. Ama bunun tersi olduğunda, kadın bütün gün kendini evin içine kaparsa, iyi okuyup araştıramazsa, o evin içerisinde kaybolup gider. Orası onun için dayanılmaz bir hale gelir. Bunun olmaması için kadınların bu zamanı iyi değerlendirmesi, iyi örgütlemesi ve mutlaka partili bir bilinçle ele alması gerekir. Kadınlar, bu mekanlarda, bireysel eğitimlerine önem vermeli eksikliklerini tamamlamalıdırlar.

Biz, kadınlar olarak, bu alandaki zaaflarımızı bir an önce aşıp, önümüzdeki görevlere sıkı sıkı sarılarak en iyisini yapmalıyız. Bunu için hiç zaman kaybetmeden, bugünden başlamak, bunun için inatçı olmak gerekiyor. Kadınlar olarak, partiyi yarınlara taşımak, yeniyi yaratabilmek için kollarımızı sıvayıp bir an önce işe koyulmamız gerek. Bunu yapmak için hiç de geç değil.

Bizler, partiyi bilince çıkartıp yapıyı yükseltmeliyiz. Daha çok kavgaya sarılmalı, yarına olan inancımızı kaybetmeden, hiçbir zaman amacımızı unutmadan yola devam etmeliyiz. Kavga bizimle güzelleşecek yoldaşlar.

Ruken

 

 

Arşiv

 

2017
Eylül
2010
Mayıs Ocak
2008
Ocak
2005
Aralık
2004
Ekim Ağustos
Mart
2003
Ekim Temmuz
2002
Ocak
1998
Ekim

 

Değişmek ellerimizde
fc Share on Twitter
 

İllegal kurumlaşmalarda kadınların rolü şüphesiz ki, büyük. Görüntüyü tamamlamak, amaca uygun bir kurumlaşma yapmak için kadın yoldaşlara çok görev düşüyor. Kadının görevi dışarıya (çevreye) karşı ev kadını görünümü vermektir. Ortalama bir aile, ortalama ilişkiler. Belki de daha gerisi. Kurumlaşma neyi gerektiriyorsa onu. Peki, kadın bu rolü oynarken kendinden bir şeyler kaybediyor mu? Ya da bu "oyun" giderek bir gerçeğe, alışkanlığa, "rolüyle özdeşleşmeye dönüşüyor mu" diye soracak olursak cevabımız ne olurdu? Her yerde olmasa da, bu role kendimizi kaptırmışsak, evet, bir şeyler kaybediyoruz. Her kadın yoldaşta yaşanmıyor belki. Ama kimi zaman rolüne alışan-benzeyen kadınlar çıkıyor ortaya. Tabi bir de bu role alışan erkekler. Sonra, kendini belirli işlerle sınırlandıran, adeta ev kadını haline geliyor kimilerimiz. Bulaşık, yemek, temizlik, ev işleri vb. tüm yaşamı doldurmaya ve kadınların omuzlarında bir yüke dönüşmeye başlayabiliyor.

Kadın olarak bir süre sonra, kendimizi belli işlerle sınırlandırıyoruz. Böyle olunca da geri yanlarımız ortaya çıkıyor. Kadınlık rolünü benimsemeye ve oynamaya başlıyoruz. Bazen farkında olarak bazen de farkında olmayarak. Peki, bizler geçmişte bize öğretilen kadınlık rolümüzden kurtulmak için mücadele yürütürken, böyle bir kurumlaşmada yer aldıktan sonra neden, değiştirmeye çalıştıklarımıza benziyoruz? Bunda ortamın, birlikte kaldığımız yoldaşların, görevlerimize uygun bir düşünüş ve bilinç düzeyine ulaşamamanın mutlaka bir payı vardır. Fakat bu durumu tam açıklamıyor. Çünkü gerçekte görüyoruz ki, kadınlık rolümüze karşı savaş açıp onu yenmek için tam anlamıyla mücadele yürütmemişizdir. Oysa bu role karşı kesintisiz bir mücadele yürütülmeden, başarmak pek olanaklı değil.

Bu durumda bir bakıyorsunuz geriye, kazandığınızı da kaybetmeye başlamışsınız.. Peki neden böyle oluyor? Bulunduğumuz ortamın ilişkilerinden mi? Amaç karmaşasından mı? Kendimize olan güvensizlikten mi? Burada neden ne olursa olsun sorun öncelikle bizim kafamızdadır. Bu sorunu kafamızdan silip atmak için kendimize daha çok emek harcamalıyız. Kadınlık rolünü parçalayıp atmanın tek yolu kendimizle savaşmaktır.

Kurumlaşmalarda çalışan kadınlar olarak üslerin güvenliğini sağlamak öncelikli görevlerimizdendir. Bunun için görüntü neyi gerektiriyorsa onu oynarız ama sadece dışarıya karşı. Evlerin içinde tam hak eşitliği olmazsa olmazdır. Hatta kadınlara dönük pozitif ayrımcılık isteme hakkımız var. Birlikte kaldığımız yoldaşlar rolleri gereği dışarıdayken, bazı ev görevleri kaçınılmaz olarak bizim omuzlarımızda kalır. Ancak burada denge iyi tutturulmalıdır. Erkek yoldaşların duyarlılığı ve incelikleri ile biz kadınların uslanmaz öğrenme ve yenilenme ve değiştirme pratiği birleşmelidir.

Kurumun tüm sürecine hakim olmak, her türlü ihtiyacın karşılanmasını sağlamaktır. Kurum içerisindeki düzeni sağlamak için iyi bir planlama ve örgütlenme kaçınılmazdır. Burada kolektif bilinç ve yoldaşça dayanışma gereklidir. Bir de, içimizdeki kadına ve elbette erkeğe karşı amansız ve uzlaşmaz mücadele. Kadınlar burada da öncülük yapmalıdır.

Öncülükten bahsediyorum ama bu sadece kurum içerisinde değil aynı zamanda pratik işlerde de olmalıdır. Kadınlar öncülük misyonu biçmelidir kendine. Kadın diğer işlerde de olduğu gibi burada da tüm geri yanlarını bir yana bırakıp kendine güvenmeli. Örneğin askeri alanda da en önde olmalıdır kadınlar. Eğer "kavganın yarısı bizleriz" diyorsak yıllardır sürdürdüğümüz özgürleşmiş kadın mücadelesini ve kazanımlarını sahiplenmeli bu konuda yetkinleşmeliyiz. Feda ruhunu kuşanarak çıkmalıyız sokaklara bu konuda ısrarcı olmalıyız.

Zorunluluktan Özgürlüğe

Zorunluluklar nedeniyle "sıradan" görünümlerle kaldığımız bu kurumları işlevli kılmak ve buraları okula dönüştürmek tamamen olanaklıdır. En değerli birikimler, en ciddi araştırmalar, en sistematik öğrenmeler bu tür mekanlarda yapıldı şimdiye kadar. Yeter ki hakkını verelim. Düşünün, bütün gün evin içerisindesiniz. Doğrudur, boğucu bir dizi ev işi çıkıyor ama biz sadece dışarıya karşı sıradanız. Evin içinde iyi bir planlama, iyi bir örgütlenme, birlikte kaldığımız yoldaşlarla en verimli ortam ve en az "kölelik" pekala sağlanabilir. Zamanı değerlendirmek için iyi bir plan yaparak 24 saatinizi doldurduğunuzu düşündüğünüzde bu, bireysel gelişimimizde bize büyük başarılar kazandıracaktır. Teorik, siyasal birikim oluşturmada, yazınsal ve teknik beceri artırmada ve buna benzer pek çok konuda gelişebilmek için iyi bir fırsattır bu mekanlar. Ama bunun tersi olduğunda, kadın bütün gün kendini evin içine kaparsa, iyi okuyup araştıramazsa, o evin içerisinde kaybolup gider. Orası onun için dayanılmaz bir hale gelir. Bunun olmaması için kadınların bu zamanı iyi değerlendirmesi, iyi örgütlemesi ve mutlaka partili bir bilinçle ele alması gerekir. Kadınlar, bu mekanlarda, bireysel eğitimlerine önem vermeli eksikliklerini tamamlamalıdırlar.

Biz, kadınlar olarak, bu alandaki zaaflarımızı bir an önce aşıp, önümüzdeki görevlere sıkı sıkı sarılarak en iyisini yapmalıyız. Bunu için hiç zaman kaybetmeden, bugünden başlamak, bunun için inatçı olmak gerekiyor. Kadınlar olarak, partiyi yarınlara taşımak, yeniyi yaratabilmek için kollarımızı sıvayıp bir an önce işe koyulmamız gerek. Bunu yapmak için hiç de geç değil.

Bizler, partiyi bilince çıkartıp yapıyı yükseltmeliyiz. Daha çok kavgaya sarılmalı, yarına olan inancımızı kaybetmeden, hiçbir zaman amacımızı unutmadan yola devam etmeliyiz. Kavga bizimle güzelleşecek yoldaşlar.

Ruken