Emek, İnat, İrade ve Önderlik
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Parti tüm örgüt ve kadrolarıyla "Öncü Parti' den Önder Parti' ye" şiarıyla geleceğe yürüyor. Bu yürüyüş, ideolojik -teorik- pratik olarak her alanda kendini gösteriyor. Parti, Kuzey Kürdistan'da ise farklı koşullarda, farklı düzeylerde ilerliyor. Çünkü Kürdistan toprakları tamamlanmamış bir devrim yaşadı. Halkımız, ulusal bağımsızlığını kazanamadı ama zihinsel devrimi gerçekleştirdi. Devrime önderlik eden PKK'nin Genel Başkanı Abdullah Öcalan emperyalist bir komplo sonucu faşist Türk burjuva devletince esir edildi. Bu sürecin bir ürünü olarak, İmralı savunmalarından başlayarak PKK'de önemli tartışmalar başladı ve Öcalan'ın çağrı ve direktifiyle ideolojik ve örgütsel zeminde temel bir dizi değişiklik yapıldı. PKK, bu süreçte ulusal devrimci bir partiden ulusal reformcu bir partiye evrildi. Askeri güçler yine İmralı'nın çağrısına uyarak Kuzey Kürdistan'dan çok büyük oranda çekildi.

PKK'nin bu stratejik değişiminin ve sürecin başında ilan ettiği tek taraflı ateşkesin üzerinden beş yıl geçti. Ulusal hareketin saflarında önemli krizler yaşandı. Amerikan emperyalistleri uygun koşullardan yararlanarak Osman Öcalan ve arkadaşlarını yıkıcı bir çete olarak Kongra Gel'den kopardı ve ulusal harekete saldırıya göre konumlandırdı. Kürt halkımız içerisinde sesli ya da derinden bir dizi tartışma başladı. İhanete genel bir karşı koyuş olurken, hareketin mevcut önderliğine karşı da artan bir güvensizlik gelişti. Halk bu güvensizliğini yanlış politikalara karşı tepki biçiminde, örneğin seçimlerde yansıttı.

Devrim ve önderlik bir süreç işidir

PKK ya da bu günkü adıyla Kongra Gel, halkımız içerisinde örgütlü olan en temel güçtür. Bu doğru. Fakat bir bütün olarak Kürt halk kitlelerinin bu parti arkasında saf tuttuğu sonucu çıkarılamaz. Sömürgecilik başta gelmek üzere, tarikatlar, sermaye partileri, bazı Kürt liberal partileri de halkımızı kazanmaya, çeşitli çıkar ve vaatlerle etraflarında toplamaya çalışıyorlar. Hali hazırda Kuzey Kürdistan'da Kongra Gel dışında bu çevrelerin belirli etkilerinden söz edilebilir. Halkımızın saflarında sosyalist bir dünya mücadelesini ise Partimiz ve onun Kürdistan Örgütü temsil ediyor.Kürt yoksulları, ezilenleri, genç ve kadınları arasında özgür ve sosyalist Kürdistan mücadelesini partimiz yürütüyor. Kendisini bu amaçlarla tarif eden başka bir dizi örgütten de söz edilse bile bunların mücadele alanlarımızda kayda değer bir faaliyeti yoktur. Pek çoğu internet örgütüne ya da mülteci çevresine dönüşmüş durumdadır. Kürt halk kitleleri içerisinde önemli bir örgütsel ilişkinin yanı sıra genel bir politik etkisi olan Kongra Gel'in kazanamadığı-örgütleyemediği yüzbinlerce Kürt emekçisi, işçisi, genci var. Yine bu gün kazanılmış olsa da sürece eleştirel yaklaşan, kendine yeni alternatifler arayan yurtsever insanlar var. Sosyalizm mücadelesi bu kesimler içerisinde, işçiler, emekçiler, kent yoksulları, gençler ve kadınlar arasında somut bir proje ve alternatiftir. Kuşkusuz ki bunun için partimizle bu kesimlerin buluşturulması gerekmektedir. Öncülük-Önderlik tartışması ya da bilinci işte bu sürece yanıt olmak için gündemimizdedir. Pratiğimizin bilinci bu anlamda kavranmalı, etkili bir kuvvete dönüşmelidir.

Partili bireyler olarak zihinsel şekillenişimize, bilinç altında saklı olan bir takım düşüncelerimize göz atmak faydalı olacaktır. Öncelikle devrim sürecinin bir ürünü olarak önümüzde duran bazı olgular var. Bunların bazılarını sıralayalım; PKK Kürt halkının bilincinde bir devrim yarattı. Halkımız kendi varlığının bilincine ve gücünün farkına vardı, dağa çıktı, kadınıyla, erkeğiyle, genciyle sömürgeciliğe karşı savaştı. Faşist sömürgeciliğe anladığı dilden cevap verdi. Bütün bunları elbette bir strateji ve politika çerçevesinde gerçekleştirdi. PKK, halkımızın binlerce neferini savaştırdıysa bunu gerçek kılan bir politikası, uygun örgütleri ve bir ideolojisi olduğu içindi. Ve bu şekilde Kürt halkının ciddi anlamda önderi oldu. Tabi bu önderlik gerillanın ve halkımızın kanı canı pahasına yaratıldı. Bugün bütün olumsuzluklarına ve ideolojik duruşuna rağmen, halkımızın önemli bir kesiminin bilincinde PKK ve A. Öcalan hala önderdir. Çağrıları geniş kesimler tarafından yanıtlanıyor, binlerce insanı harekete geçirebiliyor.

Kongra Gel, önceli PKK'nin savunduğu bir dizi sosyalizan görüşü ve emekçi sınıf çizgisini neredeyse tümden değiştirdi-terk etti. İmralı çizgisini benimseyerek devrimciliğin bittiğini, artık evrimci çizginin geçerli olduğunu iddia etti. "Kürtler devlet istemiyor" diye tarif ettiler bu çizgilerini... Türk burjuvazisinin emperyal iştahını kabartmak amacıyla "Büyük Türkiye" hayalleri için işbirliği yapmayı teklif etmeye kadar vardırdılar saptıkları yollarını.. Buna rağmen halk kitleleri hala özgür Kürdistan için PKK'yi destekliyor. Yapılanları, Kongra Gel ve Öcalan defalarca aksini söyleseler de, taktik olarak yorumluyor, ya da öyle olmasını umuyor. Bu durum kitleleri başka tartışmaya başka arayışlara yöneltse de, alternatifsizlik harekete genel olarak güvensizlik ve inançsızlık olarak yansıyor. Halk kitleleri bunca yaşananlardan sonra doğal olarak ortaya çıkan her alternatif gelişmeye genelde ihtiyatla yaklaşıyorlar. Yer yer inançsızlık, küçümseme vb. karşılaşılan diğer tepkiler olabiliyor. Kuşkusuz halkın başka bir gücü alternatif olarak kabul edebilmesi ona inanmasından geçiyor. Bunun için de kabul etmek gerekir ki, bu iddiada olanların kendilerini her bakımdan ortaya koymaları gerekiyor. Ama sanırız bunun kadar önemli bir diğer şey de bu iddia sahiplerinin kendini alternatif ve öncü görme bilincidir. Kendi somutumuzda bunu çok net bir şekilde ortaya koymamızdır.

Bilincimizdeki önderlik algılaması

Konumuz ekseninde daraltarak söylersek, önderlik, bir halkın-sınıfın tarihsel ve güncel taleplerini doğru bir ideolojik-siyasal perspektifle ele alıp, doğru zamanda, doğru biçim ve örgütlerle halkı bu talepler etrafında buluşturmak ve harekete geçirmektir. Partimizin yapmaya çalıştığı tam olarak budur. Fakat bunu bizim iddia etmemiz yetmez. Politikalarımızın, taktik ve şiarlarımızın kitleleri sarması, onların istek ve eğilimlerini de temsil etmesi gerekiyor. Savaşçılarımızın ciddi bir kitle gücünü kucaklayan Kongra Gel gerçekliğine buradan bakması ve kendi pozisyonunu ve meşruluğunu bir kez daha bilince çıkarması gerekiyor.

Partimizin bu tarihsel ve güncel gerçeklik ışığında, halkımızın ulusal özgürlük ve sosyalizm mücadelesinin önderi olmasının önünde, emek, savaşmak, cesaret, inat, irade ve feda yüklü bir savaş yürütmekten başka ne gibi bir engel var? Bireylerde yer yer karşımıza çıkan başlıca yanlış, "biz bu kadar güçlü örgütlenmiş bir PKK'ye rağmen kendimizi nasıl örgütleyeceğiz"? yanılgısıdır. Birincisi; biz PKK'ye karşı bir örgütlenme içerisinde değiliz. Tam tersine PKK'nin devrimci bir çizgiye gelmesi halkımızın çıkarınadır. Bizim onlara yönelttiğimiz eleştirilere esasen bu bilinç yön verir. Ki Partimiz bu coğrafyada halklarımızın önüne birlik gibi bir devrimi gerçekleştirerek çıkmıştır. Ve tarihi boyunca devrimci parti ve örgütlerle olanaklı olan her koşulda birleşik eylem örgütleme yolundan ilerlemiştir. İkincisi; eğer önderlik, bir ideoloji ve ona uygun bir strateji ve taktik gerektiriyorsa, bizim dünyadaki bütün halkların çıkarına olan sosyalist ideolojimiz ve ona uygun pratiğimiz var. Bütün çabamız bunun geniş işçi ve emekçi kitleleri sarmasına dönüktür. Üçüncüsü; unutmayalım ki Abdullah Öcalan ve birkaç yurtsever devrimci bu hareketi başlattı. İlk başlarda halkımız bu insanlara deli yaftası vurdu. "Bu kadar güçlü bir devlete karşı siz nasıl mücadele edeceksiniz, gücünüz yetmez" demişlerdi. Ama PKK, halkın nabzını en doğru yerden tutarak, doğru bir politika çerçevesinde binleri savaştıracak düzeye geldi. Ve devrimin önderi oldu. Ancak bu gün, PKK, geçirdiği ideolojik değişim ve yeni politik çizgisi nedeniyle halkımızın özgür ve sosyalist Kürdistan talebini yanıtlayacak durumda değil. Ulusal reform çizgisinde karar kılan Kongra Gel, Kürt işçi, emekçi ve ezilenlerinin sömürü ve zulümden kurtarılarak özgür ve sosyalist bir ülkede yaşamasını sağlayabilecek yönelim, program ve amaca sahip değil. Kendi programlarında da zaten bunu açık açık yazdılar. MLKP Kürdistan Örgütü işte bu talebin öncüsüdür. Kitlelerle bu çizgisini buluşturabildiği ölçüde, ulusal ve sınıfsal özgürlük mücadelesinin önderi olma çabasındadır. Bu nedenle kitlelere giderken zihinlerde bugüne kadar farklı düzeylerde de olsa var olan "bu halkın önderi PKK ve A. Öcalan, biz bu halkı Parti saflarında nasıl örgütleyeceğiz" gibi bir zihniyetin aşılması gerekiyor. Onlar kazandıkları kitlelere önderliklerini yapmaya devam etsinler. Biz de savunduklarımızı her türlü mücadele araç ve biçimini kullanarak, doğru taktik ve politikalarla Kürt ezilenlerine mal etmeye devam edelim. Hayatın ortaklaştırdığı her yerde buluşuruz. Ayrışmak gerektiğinde de ayrışırız.

Biz, halkımızın düşlerini bu günkü mütevazı yapımızla -şimdilik kaydıyla- gerçek kılamayacağımızı biliyor, bu nedenle daha fazla emek, irade ve bedel çizgisinde yürüyoruz. Çalışmalarımızdan edindiğimiz deneyimler halkımızın bizi kendisine yakın gördüğü ve sosyalist yurtsever mücadeledeki kararlılığımız karşısında bizi sahiplendiği biçimindedir. Örneğin "siz daha önce neredeydiniz" , "biz de sosyalistiz" gibi olumlu tepkiler gösteriyorlar. Bugün gençlerimiz, yürekli kadınlarımız ve kent yoksulları arasında, Parti büyümekte olan bir umut olarak belirmektedir. Daha atak ve cesur bir pratik mücadele bu umudu büyütecektir.

Özgür Kürdistan Amacımızdır

Halkımızın en yakıcı sorun ve taleplerini sahipleniyor, bu mücadele en önde yürümeye çalışıyoruz. Gerillayı imha saldırılarına, kimliğimizin ve ulusal varlığımızın inkarına, elde edilen kazanımların gaspına, işçi ve emekçilerimizin ekonomik ve sosyal haklarının verilmemesine karşı mücadele ediyor, anadilde eğitim, daha fazla özgürlük, daha fazla hak kavgası veriyoruz. Söylediklerimizi eylemlerimizle somutlaştırmaya çalışıyoruz. Bütün bunları sadece nicelik olarak insan sayısına dayanarak değil, partinin gücüne ve ideolojik meşruiyetimize güvenerek gerçekleştiriyoruz. Bu bir iradedir, cürettir, güçtür. Bu bilincin bütün kitlemize yön vermesi gerekir. Son dönemki çalışmalarımız da (seçimler, NATO protestoları ve Büyük Buluşma vb.) bir kez daha gösteriyorki, halkımız Özgür Kürdistan idealini koruyor ve bu hakkından vazgeçmeye de hiç niyeti yok. Bu coşkuyla çalışmalarımıza sarılıyoruz.

Önder olmak her zaman önder kalmak anlamına gelmez. Ne zaman ki halk gerçekliğiyle ters düşülür ve varoluşunun gereğini yerine getiremezse, bir parti o zaman önderliğini de kaybeder, desteğini de.

MLKP Kürdistan Örgütü olarak Özgür Kürdistan için savaşmaya devam edeceğiz. Pratiklerimiz ortada ve adımlarımızı hızlandırmamız gerektiğini biliyoruz. Halkımızın özgürlük ve sosyalizm mücadelesinin politik öncüsüyüz. Devrime, ulusal özgürlüğe ve sosyalizme layık Kürt halkının politik ve örgütsel önderi olmak için ne gerekiyorsa yapacak ve olacağız. Buna inanıyoruz. Halkımıza bıkmadan usanmadan gerçekleri anlatacağız. Çünkü MLKP aynı zamanda ezilen ve sömürülen Kürt halkının partisidir.

 

 

Arşiv

 

2017
Eylül
2010
Mayıs Ocak
2008
Ocak
2005
Aralık
2004
Ekim Ağustos
Mart
2003
Ekim Temmuz
2002
Ocak
1998
Ekim

 

Emek, İnat, İrade ve Önderlik
fc Share on Twitter
 

Parti tüm örgüt ve kadrolarıyla "Öncü Parti' den Önder Parti' ye" şiarıyla geleceğe yürüyor. Bu yürüyüş, ideolojik -teorik- pratik olarak her alanda kendini gösteriyor. Parti, Kuzey Kürdistan'da ise farklı koşullarda, farklı düzeylerde ilerliyor. Çünkü Kürdistan toprakları tamamlanmamış bir devrim yaşadı. Halkımız, ulusal bağımsızlığını kazanamadı ama zihinsel devrimi gerçekleştirdi. Devrime önderlik eden PKK'nin Genel Başkanı Abdullah Öcalan emperyalist bir komplo sonucu faşist Türk burjuva devletince esir edildi. Bu sürecin bir ürünü olarak, İmralı savunmalarından başlayarak PKK'de önemli tartışmalar başladı ve Öcalan'ın çağrı ve direktifiyle ideolojik ve örgütsel zeminde temel bir dizi değişiklik yapıldı. PKK, bu süreçte ulusal devrimci bir partiden ulusal reformcu bir partiye evrildi. Askeri güçler yine İmralı'nın çağrısına uyarak Kuzey Kürdistan'dan çok büyük oranda çekildi.

PKK'nin bu stratejik değişiminin ve sürecin başında ilan ettiği tek taraflı ateşkesin üzerinden beş yıl geçti. Ulusal hareketin saflarında önemli krizler yaşandı. Amerikan emperyalistleri uygun koşullardan yararlanarak Osman Öcalan ve arkadaşlarını yıkıcı bir çete olarak Kongra Gel'den kopardı ve ulusal harekete saldırıya göre konumlandırdı. Kürt halkımız içerisinde sesli ya da derinden bir dizi tartışma başladı. İhanete genel bir karşı koyuş olurken, hareketin mevcut önderliğine karşı da artan bir güvensizlik gelişti. Halk bu güvensizliğini yanlış politikalara karşı tepki biçiminde, örneğin seçimlerde yansıttı.

Devrim ve önderlik bir süreç işidir

PKK ya da bu günkü adıyla Kongra Gel, halkımız içerisinde örgütlü olan en temel güçtür. Bu doğru. Fakat bir bütün olarak Kürt halk kitlelerinin bu parti arkasında saf tuttuğu sonucu çıkarılamaz. Sömürgecilik başta gelmek üzere, tarikatlar, sermaye partileri, bazı Kürt liberal partileri de halkımızı kazanmaya, çeşitli çıkar ve vaatlerle etraflarında toplamaya çalışıyorlar. Hali hazırda Kuzey Kürdistan'da Kongra Gel dışında bu çevrelerin belirli etkilerinden söz edilebilir. Halkımızın saflarında sosyalist bir dünya mücadelesini ise Partimiz ve onun Kürdistan Örgütü temsil ediyor.Kürt yoksulları, ezilenleri, genç ve kadınları arasında özgür ve sosyalist Kürdistan mücadelesini partimiz yürütüyor. Kendisini bu amaçlarla tarif eden başka bir dizi örgütten de söz edilse bile bunların mücadele alanlarımızda kayda değer bir faaliyeti yoktur. Pek çoğu internet örgütüne ya da mülteci çevresine dönüşmüş durumdadır. Kürt halk kitleleri içerisinde önemli bir örgütsel ilişkinin yanı sıra genel bir politik etkisi olan Kongra Gel'in kazanamadığı-örgütleyemediği yüzbinlerce Kürt emekçisi, işçisi, genci var. Yine bu gün kazanılmış olsa da sürece eleştirel yaklaşan, kendine yeni alternatifler arayan yurtsever insanlar var. Sosyalizm mücadelesi bu kesimler içerisinde, işçiler, emekçiler, kent yoksulları, gençler ve kadınlar arasında somut bir proje ve alternatiftir. Kuşkusuz ki bunun için partimizle bu kesimlerin buluşturulması gerekmektedir. Öncülük-Önderlik tartışması ya da bilinci işte bu sürece yanıt olmak için gündemimizdedir. Pratiğimizin bilinci bu anlamda kavranmalı, etkili bir kuvvete dönüşmelidir.

Partili bireyler olarak zihinsel şekillenişimize, bilinç altında saklı olan bir takım düşüncelerimize göz atmak faydalı olacaktır. Öncelikle devrim sürecinin bir ürünü olarak önümüzde duran bazı olgular var. Bunların bazılarını sıralayalım; PKK Kürt halkının bilincinde bir devrim yarattı. Halkımız kendi varlığının bilincine ve gücünün farkına vardı, dağa çıktı, kadınıyla, erkeğiyle, genciyle sömürgeciliğe karşı savaştı. Faşist sömürgeciliğe anladığı dilden cevap verdi. Bütün bunları elbette bir strateji ve politika çerçevesinde gerçekleştirdi. PKK, halkımızın binlerce neferini savaştırdıysa bunu gerçek kılan bir politikası, uygun örgütleri ve bir ideolojisi olduğu içindi. Ve bu şekilde Kürt halkının ciddi anlamda önderi oldu. Tabi bu önderlik gerillanın ve halkımızın kanı canı pahasına yaratıldı. Bugün bütün olumsuzluklarına ve ideolojik duruşuna rağmen, halkımızın önemli bir kesiminin bilincinde PKK ve A. Öcalan hala önderdir. Çağrıları geniş kesimler tarafından yanıtlanıyor, binlerce insanı harekete geçirebiliyor.

Kongra Gel, önceli PKK'nin savunduğu bir dizi sosyalizan görüşü ve emekçi sınıf çizgisini neredeyse tümden değiştirdi-terk etti. İmralı çizgisini benimseyerek devrimciliğin bittiğini, artık evrimci çizginin geçerli olduğunu iddia etti. "Kürtler devlet istemiyor" diye tarif ettiler bu çizgilerini... Türk burjuvazisinin emperyal iştahını kabartmak amacıyla "Büyük Türkiye" hayalleri için işbirliği yapmayı teklif etmeye kadar vardırdılar saptıkları yollarını.. Buna rağmen halk kitleleri hala özgür Kürdistan için PKK'yi destekliyor. Yapılanları, Kongra Gel ve Öcalan defalarca aksini söyleseler de, taktik olarak yorumluyor, ya da öyle olmasını umuyor. Bu durum kitleleri başka tartışmaya başka arayışlara yöneltse de, alternatifsizlik harekete genel olarak güvensizlik ve inançsızlık olarak yansıyor. Halk kitleleri bunca yaşananlardan sonra doğal olarak ortaya çıkan her alternatif gelişmeye genelde ihtiyatla yaklaşıyorlar. Yer yer inançsızlık, küçümseme vb. karşılaşılan diğer tepkiler olabiliyor. Kuşkusuz halkın başka bir gücü alternatif olarak kabul edebilmesi ona inanmasından geçiyor. Bunun için de kabul etmek gerekir ki, bu iddiada olanların kendilerini her bakımdan ortaya koymaları gerekiyor. Ama sanırız bunun kadar önemli bir diğer şey de bu iddia sahiplerinin kendini alternatif ve öncü görme bilincidir. Kendi somutumuzda bunu çok net bir şekilde ortaya koymamızdır.

Bilincimizdeki önderlik algılaması

Konumuz ekseninde daraltarak söylersek, önderlik, bir halkın-sınıfın tarihsel ve güncel taleplerini doğru bir ideolojik-siyasal perspektifle ele alıp, doğru zamanda, doğru biçim ve örgütlerle halkı bu talepler etrafında buluşturmak ve harekete geçirmektir. Partimizin yapmaya çalıştığı tam olarak budur. Fakat bunu bizim iddia etmemiz yetmez. Politikalarımızın, taktik ve şiarlarımızın kitleleri sarması, onların istek ve eğilimlerini de temsil etmesi gerekiyor. Savaşçılarımızın ciddi bir kitle gücünü kucaklayan Kongra Gel gerçekliğine buradan bakması ve kendi pozisyonunu ve meşruluğunu bir kez daha bilince çıkarması gerekiyor.

Partimizin bu tarihsel ve güncel gerçeklik ışığında, halkımızın ulusal özgürlük ve sosyalizm mücadelesinin önderi olmasının önünde, emek, savaşmak, cesaret, inat, irade ve feda yüklü bir savaş yürütmekten başka ne gibi bir engel var? Bireylerde yer yer karşımıza çıkan başlıca yanlış, "biz bu kadar güçlü örgütlenmiş bir PKK'ye rağmen kendimizi nasıl örgütleyeceğiz"? yanılgısıdır. Birincisi; biz PKK'ye karşı bir örgütlenme içerisinde değiliz. Tam tersine PKK'nin devrimci bir çizgiye gelmesi halkımızın çıkarınadır. Bizim onlara yönelttiğimiz eleştirilere esasen bu bilinç yön verir. Ki Partimiz bu coğrafyada halklarımızın önüne birlik gibi bir devrimi gerçekleştirerek çıkmıştır. Ve tarihi boyunca devrimci parti ve örgütlerle olanaklı olan her koşulda birleşik eylem örgütleme yolundan ilerlemiştir. İkincisi; eğer önderlik, bir ideoloji ve ona uygun bir strateji ve taktik gerektiriyorsa, bizim dünyadaki bütün halkların çıkarına olan sosyalist ideolojimiz ve ona uygun pratiğimiz var. Bütün çabamız bunun geniş işçi ve emekçi kitleleri sarmasına dönüktür. Üçüncüsü; unutmayalım ki Abdullah Öcalan ve birkaç yurtsever devrimci bu hareketi başlattı. İlk başlarda halkımız bu insanlara deli yaftası vurdu. "Bu kadar güçlü bir devlete karşı siz nasıl mücadele edeceksiniz, gücünüz yetmez" demişlerdi. Ama PKK, halkın nabzını en doğru yerden tutarak, doğru bir politika çerçevesinde binleri savaştıracak düzeye geldi. Ve devrimin önderi oldu. Ancak bu gün, PKK, geçirdiği ideolojik değişim ve yeni politik çizgisi nedeniyle halkımızın özgür ve sosyalist Kürdistan talebini yanıtlayacak durumda değil. Ulusal reform çizgisinde karar kılan Kongra Gel, Kürt işçi, emekçi ve ezilenlerinin sömürü ve zulümden kurtarılarak özgür ve sosyalist bir ülkede yaşamasını sağlayabilecek yönelim, program ve amaca sahip değil. Kendi programlarında da zaten bunu açık açık yazdılar. MLKP Kürdistan Örgütü işte bu talebin öncüsüdür. Kitlelerle bu çizgisini buluşturabildiği ölçüde, ulusal ve sınıfsal özgürlük mücadelesinin önderi olma çabasındadır. Bu nedenle kitlelere giderken zihinlerde bugüne kadar farklı düzeylerde de olsa var olan "bu halkın önderi PKK ve A. Öcalan, biz bu halkı Parti saflarında nasıl örgütleyeceğiz" gibi bir zihniyetin aşılması gerekiyor. Onlar kazandıkları kitlelere önderliklerini yapmaya devam etsinler. Biz de savunduklarımızı her türlü mücadele araç ve biçimini kullanarak, doğru taktik ve politikalarla Kürt ezilenlerine mal etmeye devam edelim. Hayatın ortaklaştırdığı her yerde buluşuruz. Ayrışmak gerektiğinde de ayrışırız.

Biz, halkımızın düşlerini bu günkü mütevazı yapımızla -şimdilik kaydıyla- gerçek kılamayacağımızı biliyor, bu nedenle daha fazla emek, irade ve bedel çizgisinde yürüyoruz. Çalışmalarımızdan edindiğimiz deneyimler halkımızın bizi kendisine yakın gördüğü ve sosyalist yurtsever mücadeledeki kararlılığımız karşısında bizi sahiplendiği biçimindedir. Örneğin "siz daha önce neredeydiniz" , "biz de sosyalistiz" gibi olumlu tepkiler gösteriyorlar. Bugün gençlerimiz, yürekli kadınlarımız ve kent yoksulları arasında, Parti büyümekte olan bir umut olarak belirmektedir. Daha atak ve cesur bir pratik mücadele bu umudu büyütecektir.

Özgür Kürdistan Amacımızdır

Halkımızın en yakıcı sorun ve taleplerini sahipleniyor, bu mücadele en önde yürümeye çalışıyoruz. Gerillayı imha saldırılarına, kimliğimizin ve ulusal varlığımızın inkarına, elde edilen kazanımların gaspına, işçi ve emekçilerimizin ekonomik ve sosyal haklarının verilmemesine karşı mücadele ediyor, anadilde eğitim, daha fazla özgürlük, daha fazla hak kavgası veriyoruz. Söylediklerimizi eylemlerimizle somutlaştırmaya çalışıyoruz. Bütün bunları sadece nicelik olarak insan sayısına dayanarak değil, partinin gücüne ve ideolojik meşruiyetimize güvenerek gerçekleştiriyoruz. Bu bir iradedir, cürettir, güçtür. Bu bilincin bütün kitlemize yön vermesi gerekir. Son dönemki çalışmalarımız da (seçimler, NATO protestoları ve Büyük Buluşma vb.) bir kez daha gösteriyorki, halkımız Özgür Kürdistan idealini koruyor ve bu hakkından vazgeçmeye de hiç niyeti yok. Bu coşkuyla çalışmalarımıza sarılıyoruz.

Önder olmak her zaman önder kalmak anlamına gelmez. Ne zaman ki halk gerçekliğiyle ters düşülür ve varoluşunun gereğini yerine getiremezse, bir parti o zaman önderliğini de kaybeder, desteğini de.

MLKP Kürdistan Örgütü olarak Özgür Kürdistan için savaşmaya devam edeceğiz. Pratiklerimiz ortada ve adımlarımızı hızlandırmamız gerektiğini biliyoruz. Halkımızın özgürlük ve sosyalizm mücadelesinin politik öncüsüyüz. Devrime, ulusal özgürlüğe ve sosyalizme layık Kürt halkının politik ve örgütsel önderi olmak için ne gerekiyorsa yapacak ve olacağız. Buna inanıyoruz. Halkımıza bıkmadan usanmadan gerçekleri anlatacağız. Çünkü MLKP aynı zamanda ezilen ve sömürülen Kürt halkının partisidir.