Hareketsizlik, Tecrit ve Partili Ortam
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Devrim bir alt üst oluşsa, devrimcilik de köklü bir dönüşüm demektir. Bireyler bu dönüşümü yaşarken, gerçek anlamda çalkantılı, sarsıcı bir dönemden geçerler. Bu dönemeç, sisteme, kölelik düzenine, olan öfkenizin eyleme dönüşme anından itibaren başlar. Bundan sonra ya içindesinizdir çemberin ya da dışında. İçinde olmaya karar verenler çemberi yarmak, sınırsız, sınıfsız bir dünya yaratmak için insanlığa, insanca bir dünya bırakmanın mücadelesine doğru açılacak bir fırtınanın içine girmiş demektir. İşte bu yaşam, nerede bize ihtiyaç duyuluyorsa oraya koşmak gibi tereddütsüzce bir düşünceye sevk eder bizi.

Mücadelenin tam göbeğinde, oldukça yoğun bir aktivite döneminin ardından, başka bir alanda görev aldım. Ancak gittiğim bölgede çalışmanın yeni oluşu ve benim gibi o dönemin özel koşulları içinde bulunan biri için hareket alanının sınırlı oluşu, beni adeta kilitlemişti. Dar bir çevre içinde dönüp duruyordum. Ve devrim yürüyüşümüzün bulunduğum alan dışındaki diğer alanlarda hızla büyüdüğü ve benim alanımda kısır bir döngü yaşanıyor oluşu beni epey düşündürüyordu. Ve bu durumdan bir çıkış yolu bulamıyordum. Ben bu halde öylesine hareketsiz, aylarca kıvranıp durdum. Tam bir buçuk yıl, böyle atıl bir vaziyette, devrime ciddi bir katkı sunamadan yaşadım. Bu hareketsiz dönemin bende yarattığı durum öncelikle gerileme, kendine güvensizlik, partiyi korumanın kendini korumaya dönüşmesi ve hem fiziki hem de ruhsal bir atalet yaşamak biçiminde olmuştur. Böyle bir şekillenme ve bunun verdiği rahatsızlık ciddi bir müdahale gerektiriyordu. Sonunda bu müdahale gerçekleşti ve başka bir alanda görev aldım.

Aldım ama bu kez de, hızlı bir pratik dönemin içinde gerçekleşen bu olaya adapte olmakta çok zorlandım. Neredeyse her gün pratikteyiz. Bu pratiğin hızına yetişmekte zorlanıyordum, adeta iman gücüyle hareket ediyordum. Ama öyle bir huzurluyum ki, sormayın. Afişler, bildiriler, kuşlar, bir üretim var ki, hummalı bir çalışma. Pratik dönüşünde bir seksen uzanmak zorunda kalıyorum ama, hiç dert değil. Bu işler yapılmalı, bu mücadele sürmeli. Heyecan fırtınası içinde çıktığım pratikten sürünerek eve geliyorum. Bir taş atmış olmanın verdiği huzur ile yorgunluğun verdiği sızı birbirine karışıyor. Devrime sunduğumuz katkı, harcadığımız emek, sadece ve sadece işçi sınıfı ve emekçilerimizin, ezilenlerimizin kurtuluşu için. Ve yalnızca yapıya bir tuğla koymak. İşte bize huzur ve iç rahatlığı veren şey budur. Yapılacak onca iş varken bir yerlerde atıl kalmak ya da süreçte aktif rol alamamak bir devrimci için devrimci sıfatına yakışmayan, bu sıfatı hak etmeyen bir tutumdur. Yeryüzünde bu kadar işkence, zulüm, katliam, hak gaspı varken, dünya ezilenleri bomba, kan ve barut kokusu ve ateşi altında yaşarken, durup seyretmek veya devrimci görevlerimizi layıkıyla yerine getirmemek, anlaşılamaz bir durumdur.

Öncelikle "o" dönemden kurtulduğum, sonrasında devrimci görevlerimi bir ölçüde yapmak adına faaliyete geçtiğim, halklarımıza olan özgürlük ve sosyalizm sözümüzü somutlaştırmak ve işin bir ucundan tutarak aktif pratiğin içinde yer aldığım için, kendimi rahatlamış hissediyorum. Eğer bir partili sosyalist bir dünya kurma mücadelesinin içinde yer alıyorsa, buna uygun pratik sergileyemediğinde/ sergilenemediğinde rahatsızlık duymuyorsa, devrimci duygularında körelme, emekçi özelliklerinde aşınma ve bir bürokratik anlayış oluşmuş demektir. Bizler yaşamın her alanında devrimin sorunlarına ve güncel politik gelişmelerin seyrine uygun düşünüp hareket etmiyorsak, başka şeylerle uğraşır hale geliriz. Ve kendimize biçtiğimiz rol her ne olursa olsun, sonuç olarak bir lafazandan farkımız olmaz. Etrafa hamasi nutuklar çeker dururuz. Oysa hepimiz biliyoruz ki bir parti'yi parti yapan "Teori ve Pratiğin Birliği"dir. Bir devrimciyi devrimci yapan da söylem ve eylem birliğidir.

Son olarak eğer bir alanda verimsiz olduğumuzu hissediyorsak, ya da bir kadronun bulunduğu alanda sunabileceği katkıdan daha azı sergileniyorsa orada bir sorun var demektir. Bu durum bir an önce görülmeli, zaman kaybetmeksizin çözüm bulunmalıdır. Aksi takdirde ciddi oranda yabancılaşma ve devrimci üretkenlikte zafiyet oluşabiliyor. Bunun için alan değişikliği uygun olabilir.

Bir Komünist

 

 

Arşiv

 

2017
Eylül
2010
Mayıs Ocak
2008
Ocak
2005
Aralık
2004
Ekim Ağustos
Mart
2003
Ekim Temmuz
2002
Ocak
1998
Ekim

 

Hareketsizlik, Tecrit ve Partili Ortam
fc Share on Twitter
 

Devrim bir alt üst oluşsa, devrimcilik de köklü bir dönüşüm demektir. Bireyler bu dönüşümü yaşarken, gerçek anlamda çalkantılı, sarsıcı bir dönemden geçerler. Bu dönemeç, sisteme, kölelik düzenine, olan öfkenizin eyleme dönüşme anından itibaren başlar. Bundan sonra ya içindesinizdir çemberin ya da dışında. İçinde olmaya karar verenler çemberi yarmak, sınırsız, sınıfsız bir dünya yaratmak için insanlığa, insanca bir dünya bırakmanın mücadelesine doğru açılacak bir fırtınanın içine girmiş demektir. İşte bu yaşam, nerede bize ihtiyaç duyuluyorsa oraya koşmak gibi tereddütsüzce bir düşünceye sevk eder bizi.

Mücadelenin tam göbeğinde, oldukça yoğun bir aktivite döneminin ardından, başka bir alanda görev aldım. Ancak gittiğim bölgede çalışmanın yeni oluşu ve benim gibi o dönemin özel koşulları içinde bulunan biri için hareket alanının sınırlı oluşu, beni adeta kilitlemişti. Dar bir çevre içinde dönüp duruyordum. Ve devrim yürüyüşümüzün bulunduğum alan dışındaki diğer alanlarda hızla büyüdüğü ve benim alanımda kısır bir döngü yaşanıyor oluşu beni epey düşündürüyordu. Ve bu durumdan bir çıkış yolu bulamıyordum. Ben bu halde öylesine hareketsiz, aylarca kıvranıp durdum. Tam bir buçuk yıl, böyle atıl bir vaziyette, devrime ciddi bir katkı sunamadan yaşadım. Bu hareketsiz dönemin bende yarattığı durum öncelikle gerileme, kendine güvensizlik, partiyi korumanın kendini korumaya dönüşmesi ve hem fiziki hem de ruhsal bir atalet yaşamak biçiminde olmuştur. Böyle bir şekillenme ve bunun verdiği rahatsızlık ciddi bir müdahale gerektiriyordu. Sonunda bu müdahale gerçekleşti ve başka bir alanda görev aldım.

Aldım ama bu kez de, hızlı bir pratik dönemin içinde gerçekleşen bu olaya adapte olmakta çok zorlandım. Neredeyse her gün pratikteyiz. Bu pratiğin hızına yetişmekte zorlanıyordum, adeta iman gücüyle hareket ediyordum. Ama öyle bir huzurluyum ki, sormayın. Afişler, bildiriler, kuşlar, bir üretim var ki, hummalı bir çalışma. Pratik dönüşünde bir seksen uzanmak zorunda kalıyorum ama, hiç dert değil. Bu işler yapılmalı, bu mücadele sürmeli. Heyecan fırtınası içinde çıktığım pratikten sürünerek eve geliyorum. Bir taş atmış olmanın verdiği huzur ile yorgunluğun verdiği sızı birbirine karışıyor. Devrime sunduğumuz katkı, harcadığımız emek, sadece ve sadece işçi sınıfı ve emekçilerimizin, ezilenlerimizin kurtuluşu için. Ve yalnızca yapıya bir tuğla koymak. İşte bize huzur ve iç rahatlığı veren şey budur. Yapılacak onca iş varken bir yerlerde atıl kalmak ya da süreçte aktif rol alamamak bir devrimci için devrimci sıfatına yakışmayan, bu sıfatı hak etmeyen bir tutumdur. Yeryüzünde bu kadar işkence, zulüm, katliam, hak gaspı varken, dünya ezilenleri bomba, kan ve barut kokusu ve ateşi altında yaşarken, durup seyretmek veya devrimci görevlerimizi layıkıyla yerine getirmemek, anlaşılamaz bir durumdur.

Öncelikle "o" dönemden kurtulduğum, sonrasında devrimci görevlerimi bir ölçüde yapmak adına faaliyete geçtiğim, halklarımıza olan özgürlük ve sosyalizm sözümüzü somutlaştırmak ve işin bir ucundan tutarak aktif pratiğin içinde yer aldığım için, kendimi rahatlamış hissediyorum. Eğer bir partili sosyalist bir dünya kurma mücadelesinin içinde yer alıyorsa, buna uygun pratik sergileyemediğinde/ sergilenemediğinde rahatsızlık duymuyorsa, devrimci duygularında körelme, emekçi özelliklerinde aşınma ve bir bürokratik anlayış oluşmuş demektir. Bizler yaşamın her alanında devrimin sorunlarına ve güncel politik gelişmelerin seyrine uygun düşünüp hareket etmiyorsak, başka şeylerle uğraşır hale geliriz. Ve kendimize biçtiğimiz rol her ne olursa olsun, sonuç olarak bir lafazandan farkımız olmaz. Etrafa hamasi nutuklar çeker dururuz. Oysa hepimiz biliyoruz ki bir parti'yi parti yapan "Teori ve Pratiğin Birliği"dir. Bir devrimciyi devrimci yapan da söylem ve eylem birliğidir.

Son olarak eğer bir alanda verimsiz olduğumuzu hissediyorsak, ya da bir kadronun bulunduğu alanda sunabileceği katkıdan daha azı sergileniyorsa orada bir sorun var demektir. Bu durum bir an önce görülmeli, zaman kaybetmeksizin çözüm bulunmalıdır. Aksi takdirde ciddi oranda yabancılaşma ve devrimci üretkenlikte zafiyet oluşabiliyor. Bunun için alan değişikliği uygun olabilir.

Bir Komünist