Rojava Ve Kuzey-Doğu Suriye'de İsgal Ve Teslimiyet İttifağı Değil, Onur Ve Özgürlük Savaşı Verenler Kazanacak!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 

MLKP Kürdistan / Açıklama / 26 Ekim 2019

Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye devrimi, ABD, Rusya ve Türkiye öncülüğündeki karşı devrim cephesi tarafından, bu kez daha kapsamlı bir saldırıya maruz kaldı. Devrimin özerk yapısını, halkçı-demokratik kareketerini, ve silahlı ordusunu hedefleyelen işgal saldırısı, emperyalist güçlerle faşist sömürgeci Türk devletinin karşı devrimci ittifakı olarak gelişti.
Bu ittifakın sonucu olarak 16 Ekim'de ABD-Türkiye arasında kabul edilen onüç maddelik anlaşma ve ateşkes kararı, Serekani-Gire Spi'deki Türk işgalini meşrulaştırmak ve Türk devletiyle ona bağlı çetelerinin savaş suçlarını ötelemeyi amaçlamaktadır. 22 Ekim'de Soçi'de gerçekleştirilen Rusya-Türkiye toplantısının ve anlaşmasının zeminini de hazırlayan bu ittifakın, Rojava devrimini tasfiye stratejisine bağlı yürütüldüğü bugün artık sır değildir.
Açık ki, yirmibirinci yüzyılın ilk devrimi olan Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye devrimi, ABD ve Rusya gibi iki küresel gücün komutasında, sömürgeci Türkiye ve Suriye devletlerinin işgaline ve çok yönlü kuşatmasına açık hale getiriliyor. Karşı devrim cephesinin amacı, halklarımızın eşit ve özgürce yaşadığı devrim topraklarını parçalamak, kadın özgürlükçü devrimin kazanımlarını yok etmek ve devrimimizi gerici-sömürgeci bölge devletleri aracılığıyla tasfiye etmektir.{divide}
Bu bakımdan Rusya-Türkiye toplantısında deklare edilen on maddelik kararlar, ABD-Türkiye anlaşmasını dikkate alan ve birbirini tamamlayan karakterdedir. Soçi toplantısında alınan kararlara bakıldığında görülecektir ki, ABD-Türkiye anlaşmasında olduğu gibi Serekani ve Gıre Spi'deki işgal kalıcılaştırılmak istenmektedir. Devrim kuvvetlerine otuz kilometre geri çekilmeyi dayatan ve devrimimizin büyük bedellerle savunduğu toprakları koşulsuz-şartsız bırakmasını isteyen emperyalistler, aksi durumda sömüregci burjuva Türk devletinin işgaline onay vereceğini de açıklamıştır. Ayrıca devrimimizin savunma gücü olan devrimci ordumuzu da silahsızlandırmak isteyen emperyalist ittifakın arzuldağı, devrimimizin özgürlükçü ve halkçı ideallerinden vazgeçmesi ve teslimiyetçi saldırılara boyun eğmesidir.
Öyle ki emperyalistler adına bu teslimiyeti kabul ettirmek ve sömürgeci emellerine ulaşmak isteyen işgalci Türk devleti ve ona bağlı çeteler, özyönetim temsilcilerine, özgürlük savaşçılarına, topraklarını savunan halkarımıza, kimyasal silahlarında içinde olduğu her türlü ağır silahla saldırdılar. Sayısız kitle katliamları gerçekleştirdiler. Psikolojik savaş araçlarıyla her türlü kirli propagandaya başvurdular.
Küresel devletler ve onların emperyalist kurumları ise, karşı devrimci amaçlarını Türkiye'ye yönelik sözde uyarılar ve yaptırım tehtidlerinin arkasına gizlediler. Bilinmelidir ki, işgal savaşının, ölümlerin, kitle katliamların ve tüm bu kirli politikaların sahada uygulanmasını sağlayanlar, bu güçlerden başkası değildir.
Bu nedenledir ki 16 Ekim'de gerçekleşen ABD-Türkiye ve 22 Ekim'de gerçekleşen Rusya-Türkiye toplantılarında alınan kararlar ve deklare edilen mutabakat maddeleri Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye özek yönetimi, onun devrimci ordusu ve halkları tarafında asla kabul edilmemelidir.
Bu kararlar, Ortadoğu halklarının Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye'de başlattığı bölge devrimine karşı kapsamlı bir saldırı mutabakatıdır. İki küresel devlet, bölgemizin en ırkçı ve faşist saldırgan ülkesi olan Türk devleti üzerinden, Kürdistan devrimine ve halklarımızın birleşik bölge devrimine karşı savaş, işgal ve teslim alma süreci başlatmışlardır. İki ayrı anlaşmanın ortak noktası devrimin kazanımlarını en geri noktaya çektirmek ve devrimi gerçekleştiren iradeye teslimiyeti dayatmaktır.
Ancak bilinmeli ki, Amerika, Rusya ve Türkiye'nin bu işgal ve tasfiye saldırılarına halkımız boyun eğmeyecektir. Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye Devrimi yaşayacak, büyüyecek, karşı devrime karşı savaşımını daha büyük bir ciddiyet ve disiplinle sürdürecektir. Serekani'deki fedai tarzı savaştan güç alarak daha büyük direnişler örgütleneceğinden kimse şüphe duymasın. Devrimimiz, daha şimdiden işgalci güçlere karşı eylemler gerçekleştiriyor, ağır darbeler indiriyor ve halklarımıza umut taşıyarak yürünecek yolu gösteriyor.
Eğer devrim topraklarını bırakacağımızı, emperyalistlere nedamet getireceğimizi ya da işgalcilerden aman dileyeceğimizi düşünenler varsa fena halde yanılıyorlar. Hiç bir kuvvet devrimize sınır çizemeyecektir. Rojava ve Kuzey Suriye topraklarının her karışı özgürlük savaşçılarının kanıyla sulanmıştır. Bu topraklar halklarımızın yüzyıllardır üzerinde yaşadağı kadim yurdudur. Kimse halklarımızdan evini terk etmesini ve topraklarından geriye çekilmesini isteyemez. Bu topraklardan gidecek olan yegane kuvvet işgal kuvvetleridir.
Devrimimizi savunduğumuz onur ve özgürlük direnişimiz başta Ortadoğu halkları olmak üzere dünya ezilen halklarının, demokratların, devrimcilerin, sosyalistlerin, komünistlerin her türlü eyleminden ve enternasyonal katılımından güç alıyor. Dünya sokaklarını dolduran ve devrimimizin bayrağını onur nişanesi olarak dalgalandıranlar direnişimize soluk veriyor. Bu devrimci duruş ve enternasyonal dayanışma güçlenmelidir. Bu bakımdan devam eden eylemler büyütülmeli özellikle 2 Kasım Dünya Rojava Günü işgalciliğe karşı öfke ve isyan günü olmalıdır. Uluslararası karşı devrimci ittifakı yenilgiye uğratmanın yegane yolu Ortadoğu, Türkiye, dört parça Kürdistan ve dünya halklarının örgütlü ve eylemsel duruşlarıdır. Yeni devrimlerin kapısı enternasyonal dayanışmayla açılacaktır.
Ayrıca Kürdistan topraklarına ve halkımıza yönelik sömürgeci faşist Türk devletinin işgal ve katliam saldırıları karşısında bugün dört parça Kürdistan'ın demokratik ulusal birliği hayati önemdedir. Çünkü Kürt halkının dört parçadaki varlığı ve kazanımları bu savaşla ve alınan kararlarla hedef haline getirilmiştir. Dört parça Kürdistan'da ve dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan Kürt halkımızın işgale karşı ortaya koyduğu direnişçi tutum, işgalin genişlemesine ve amacına ulaşmasını şimdiden engellemeyi başardı. Fakat tehlike büyük. Bu nedenle direniş ve mücadele sürekli devam etmek zorunda. Tüm Kürdistani güçlerin görevi, dört parça Kürdistan'ın ulusal birliğini direnişin ve mücadelenin içinde başarmak ve bu tasfiye politikasını boşa çıkarmaktır.
Gün sessizlik ve bekleme günü değildir. Çünkü faşist sömürgeci Türk devleti ve onun faşist şefi Erdoğan sessizce beklemiyor, işgalcilerin ağır silahları ve savaş uçakları beklemiyor, saray medyası beklemiyor, burjuva-faşist partiler beklemiyor. Bütün kuvvetleriyle devrimimizi ezmek için en aşağılık yöntemlerle saldırıyorlar. Elbette ki devrimimiz de beklemiyor. Şimdiden direnme savaşını büyütüyor, Serekani'de olduğu gibi fedaice devrimini savunuyor, her adımında işgalcileri pişman ediyor ve kimi yerlerde geri püskürtüyor. Bu yüzdendirki eylemsiz beklemek ve sessiz kalmak devrimin boğulmasına müsade etmektir. Bugün sessizce beklediğini söyleyenler, sahtekarca kaygı ve endişe duyduğunu açıklayanlar devrimin boğulmasını isteyen emperyalistler, işgalciler, gerici-faşist rejimler ve karşı devrimcilerdir. Eylemsizlik, bu karşı devrimcileri uğursuz amaçlarına yaklaştırmaktan başka hiç bir işe yaramayacaktır. Gün eyleme geçme günü, zaman devrimi savunma zamanıdır.

26.10.2019
MLKP Kürdistan Örgütü

 

 

 

 

 

 

Marksist Leninist Komünist Parti Türkiye / Kuzey Kürdistan

 

Parti Ve Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!

Komünist Gençlik Örgütü
 
Komünist Kadın Örgütü
   
Fakirlerin Ve Ezilenlerin Silahlı Kuvvetleri
 
Kürdistan Örgütü

 

 

     Güncel

27.01.20 / TKŞ'den Kobanê Zaferi Açıklaması

Kobanê'yi nasıl özgürleştirdiysek Efrîn'i, Girê Spi'yi, Serêkaniyê'yi de özgürleştireceğiz

26 Ocak 2015 DAİŞ'in ilk büyük yenilgisini aldığı gündür! Sömürgeci Türk devleti ve DAİŞ Kobanê'de başlayan Rojava ulusal demokratik devrimini Kobanê'yi işgal ederek ezmek istedi. Faşist Erdoğan kendinden emindi, DAİŞ çetelerine çok güveniyordu, bir kaç gün içinde Kobanê düşecekti. Plan sömürgeciliğe aitti, silahları, parayı, çeteleri hepsini o ayarlıyordu. Onun için çıktı televizyona ve 'Kobanê düştü düşecek' dedi. Ama Kobanê'de halk devriminin fedai kahramanları vardı: Arin Mirkan ve Sarya Özgür gibi kadın komutanlar; Heval Numan, Dıjvar, Çekdar, Berxwedan, Serxwebun ve daha yüzlerce fedai savaşçı; Paramaz, Elişer ve Algan Zafir gibi komünistler Kobanê zaferini bedenleriyle tuğla tuğla ördüler. Türkiye ve Kürdistan halkları direnişi sahiplendi, yüzlercesi seferberlik çağrısı ile Kobanê direnişine koştu. 20 Temmuz'da Pirsus'ta şehit düşen 33 genç komünist bize gösterdi ki, daha geride Kobanê için seferber olacak yüzler-binler vardı.

Kobanê'nin direndiğini ve direnişle özgürleştirildi. Kobanê zaferi Rojava devrimini güvence altına alırken, DAİŞ'in yenilgi sürecini de başlattı. Rojava-Kuzey Suriye halkları ilk kez DAİŞ'in yenilebileceğini gördüler ve başta Araplar olmak üzere Kuzey Suriye halkları devrime kitlesel biçimde katılmaya başladılar. Kobanê zaferi ile birlikte Girê Spi özgürleştirildi, Mınbiç, Tabqa-Tişrin ve sonra çetelerin başkent ilan ettikleri Rakka özgürleştirilerek devrim topraklarına dahil edildi. Politik islamcı faşist DAİŞ son olarak Deyr ez Zor'da kuşatıldı, Baxoz'da nihai olarak ezildi.
DAİŞ'le birlikte Türk devletinin planlarının da çöle gömüldü. DAİŞ sonrası emperyalistler arası çelişkilerden faydalanarak sömürgeci Türkiye doğrudan kendi ordusu ile Rojava devrimine karşı saldırıya girişti. Erdoğan Putin'e her türlü rüşvet ve tavizi vererek Ruslarla anlaşıp Efrîn'e saldırdı. Bu saldırıya karşı Efrîn halkı ve rojava devriminin devrimci ordusu direndi. Bu kahraman fedai direniş karşısında NATO'nun en büyük ikinci ordusu dedikleri işgalci ordu iki ay Efrîn'e giremedi.

Emperyalistlerin göz yummasından aldığı cesaretle faşist Erdoğan yüzünü Cizir bölgesine çevirdi. ABD ve Rus emperyalistleriyle yürüttüğü pazarlıklar sonrası Girê Spi ve Serêkaniyê'ye saldırdı. Fırat'tan Dicle'ye kadar tüm Rojava topraklarını işgal etmeyi hedefliyordu. Girê Spi ve Serêkaniyê'deki direniş bu yayılmacı planları bozdu. Ayn İsa ve Til Temir cephelerinden ileriye gidemedi. Ne elindeki teknik ne de para ile satın aldığı başıbozuklar çetesi direniş duvarını aşamadı.
Efrîn hala direniyor, Girê Spi-Serêkaniyê direniyor. Kobanê'yi nasıl özgürleştirdiysek Efrîn'i, Girê Spi'yi, Serêkaniyê'yi de özgürleştireceğiz. İşgalcileri topraklarımızdan söküp atmak için devrimci savaşımımızı yükseltelim! Biz kazanacağız, Rojava-Kuzey Suriye Halkları kazanacak.

 
Komünist Devrimci Hareket (Tevgera Komunist a Şoreşger- TKŞ )


27.01.20 / Kobanê Halkları Zaferi Kutladı

Kobanê'de Arap ve Kürtlerden oluşan binlerce kişi, Kobanê'nin DAİŞ çetelerinden kurtuluşunun 5'inci ve Kobanê Özerk Yönetimi'nin 6'ncı yıl dönümünü DAİŞ çetelerine karşı yoğun çatışmaların yaşandığı Şehit Egid Meydanı'nda kutladı.

"Tutumunuzda vefakar olun, Kobanê dünya direnişinin başkentidir. Dünya bugün imha tehditleriyle karşı karşıya" şiarıyla düzenlenen kutlamalara Kürt ve Arap halklarının yanı sıra PYD , JKŞ , Kongre Star, TKŞ , TEV- DEM, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Temsilcileri, Minbic ve Gire Spi'den çok sayıda kurum temsilcisi katıldı.

Bölgedeki kadın kurumları ve hareketleri adına konuşan Fırat Bölgesi Yasama Meclisi Eşbaşkanı Fewziyê Ebdi, "Kobanê insanlığın ve barışın simgesi oldu" dedi.
Ebdi, "Suriye, Türk devletinin bölgeye yönelik tehditlerine karşı sınırlarını korumalıdır. Kuzey ve Doğu Suriye'ye ilişkin anlaşmalar yapan Rusya ve ABD'yi Türk devletinin tehditlerine son vermeye ve göçmenlerin bölgeye güvenli bir şeklide geri dönebilmesi için gerekli koşulları sağlamaya çağırıyoruz" diye belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Kadın Komitesi Başkanı Cihan Xidro, "Kobanê'nin özgürleştirilmesi tarihi bölge halkı için bir kıvılcımdır. Kobanê direnişi halkın iradesinin askeri araçlardan daha güçlü olduğunun göstergesidir. DAİŞ'i destekleyen ve farklı gerekçelerle bölgeyi işgal etmeye çalışan Türk devletine karşı direniş devam ediyor" diye belirtti.
Minbic Demokratik Sivil Yönetimi Temsilcisi, Kobanê yönetimine direnişlerinden dolayı ödül verdi.

Etkinlikte müzik grupları Kürtçe ve Arapça şarkılar söyledi.


21.01.20 / MLKP'nin 'Dema Baranan' Belgeseli Tamamlandı

MLKP'nin umut ve zafer yüklü devrim yürüyüşünden bir kesit olarak Yapıcılar Film Kolektifi tarafından hazırlanan "Dema Baranan" belgeseli tamamlandı.

Çekimleri Rojava ve Medya Savunma Alanları'nda gerçekleştirilen belgesel filmde, MLKP'nin 25 yıllık tarihinin yanısıra devrim stratejisi ve politik askeri mücadeleye bakış açısı anlatılıyor. Belgesel için kamera karşısına geçen komünistler, MLKP'nin Türkiye-Kürdistan devriminin yanısıra bölgesel anlamda Ortadoğu devrimine bakış açısını aktarıyor.

MLKP'nin Rojava ve özgür dağlarda yürüttüğü mücadele ile savaş deneyimlerinin de aktarıldığı belgeselde, Komünist Kadın Örgütü (KKÖ) ve Komünist Gençlik Örgütü (KGÖ) adına yapılmış röportajlar da yer alıyor. Belgeselde ayrıca farklı toplumsal kesimlerden ve uluslardan çok sayıda insan da komünistlerle buluştuktan sonra yaşamlarındaki değişimi anlatıyor.

23 Mart 2019'da katledilen MLKP MK üyesi Baran Serhad'ta atfedilen belgeselin yayınlanması, Türk devletinin Rojava'ya yönelik işgal saldırısı nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmişti.

Belgeselde MLKP'nin Rojava ve Medya Savunma Alanlarındaki savaş pratiği de aktarılırken, geçtiğimiz aylarda işgal edilen Serêkaniyê'de çetelere karşı savaşan komünistler de deneyimlerini aktarıyor.

 Fragmanı izlemek için tıklayınız:

 


21.01.20 / Komünist Devrimci Hareket (TKŞ): ''Efrîn Bizimdir, Direnerek Özgürleştireceğiz''

Komünist Devrimci Hareket ( TKŞ ), Türkiye'nin Efrîn'i işgal edişinin ikinci yılı dolayısıyla "Efrîn bizimdir, direnerek özgürleştireceğiz" başlıklı açıklama yayınladı:

"2 yıl önce Rojava topraklarının önemli bir parçası olan Efrîn kantonunun Türkiye ve desteklediği çeteler tarafından uluslarası bir kuşatma konsepti ile işgal edildi. Devrimimizi parça parça işgal ederek boğma taktiği ile hareket eden işgalci Türk devleti 2 ay süren çağın direnişinin çelikten iradesine çarparak büyük kayıplar verdi. En ağır tekniği olmadan bir adım dahi ilerlemeyen faşist, işgalci Türk devleti başta Rusya, Amerika ve uluslarası emperyalist devletlerinin ve sömürgeci bölge devletlerinin onayı ile işgal hareketini başlattı.
Rusya'nın hava sahasını açarak, ABD, BM, AB gibi diğer emperyalist devletler ve örgütlerin ise Türkiye ve desteklediği çetelerin haftalar ve aylar süren insanlık suçlarına sessiz kaldı. Çünkü hepsi halk düşmanı, hepsi devrim düşmanı. Hepsinin ortak amacı ise bir halklar bahçesini ve özgürlükleri temsil eden Rojava devrimini ve kadın iradesini kırmaktır. Ve Kürdü, Arabı, Alevisi, Ermenisi ile kadın iradesi ile halkların kardeşliğini ve kadın iradesini temsil eden Efrîn'in hedef alınması ise tesadüfü değildir. İşgal sürecinde çocuğu, kadını, yaşlısı ile yüzlerce sivil halk katledildi. Yüzlerce savaşçının şehit düştüğü ve 2 ay süren destansı direnişin ardından Efrini işgal eden TC ve çeteleri başta Efrîn'e çete ailelerini yerleştirerek demografik yapıyı değiştirmeye girişti ve ardından halkın evleri, malları talan edildi, tarihi yerler yok edildi ve Efrîn ile sembolleşen on binlerce zeytin ağaçları kesilerek doğa katliamına girişti. Sivil halk kaçırılarak işkencelerden geçirildi ve kadınlara tecavüz edildi. Osmanlı'nın işgal manzaralarını bir kez daha Efrîn'de devreye sokan TC bu işgal hareketi ile başta Rojava devrimi ile Kürt halkının kazanımlarını ve devrim sayesinde özgürlüklerini elde eden bölge halkının ortak yaşam iradesini hedef aldılar. Bu devrim ile binlerce yıllık erkek egemenliğini gerileten kadın iradesinin kazanımlarını yok etmeyi hedeflediler. Fakat amaçlarına ulaşamadılar. Rojava ve Kuzey Suriye halkları bu işgal saldırısı karşısında kazanımlarını sahiplenmeye devam ettiler.

Buna karşı yok etme konseptine Serêkaniyê ve Girê Spî işgali ile devam eden Türkiye'nin bu gün Rojava devrimini yok etmeyi kendi varlık sebebi olarak gördü. Emperyalist güçler ve sömürgeci bölge devletleri bu işgal hareketine direk ya da dolaylı destek vererek devrimin kazanımlarını en geri noktaya çekerek teslimiyet dayatması yapmak istiyorlar.

Bizler Komünist Devrimci Hareket olarak bir kez daha Rojava devrimi ve Efrin savunmasında şehit düşen binlerce şehidimize tüm halklarımıza sözümüzü bir kez daha tekrarlıyoruz. Avestaların, Barinlerin, Tirêjlerin, Özgürlerin, Zeynellerin, İlanların ve Gulanların direniş manifestosu ile devrimimizi ve kazanımlarımı mevzi mevzi savunacağız. Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî ve işgal altında ki tüm toprakların özgürleştirilmesi varlık sebebimizdir."


19.01.20 / Direniş İşgalcileri Kovacak, Efrîn'i Özgürleştirecek

Faşist Türk devletinin Efrîn'e yönelik 20 Ocak 2018'de başlayan işgali ikinci yılını doldurdu. İşgal saldırısı esnasında binlerce kişi katledildi, yüzbinlerce kişi yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı. Efrîn yağmalandı, talan edildi. İşgalci AKP rejimi, Efrîn ve çevresinde soykırımı derinleştiriyor. Efrîn halkı halen çemberde tutularak boğulmak isteniyor. Kentte kalan Arap ve Kürt ailelerden binlerce kişi çeteler tarafından alıkonuldu. Hala haber alınamayan yüzlerce kişi var.

Efrîn halkı ve özsavunma güçleri, işgal saldırısına karşı iki ay boyunca canfeda bir direniş sergiledi. Faşist Türk ordusu ve çeteleri, Efrîn dağlarında ve kentlerinde direniş mevzilerinde karşılandı. Tarihe yazılan Efrîn direnişi, dünya halklarının umudu olan Rojava devriminin teslim olmayacağını gösterdi. HBDH güçleri de devrim topraklarını savunmak için Efrîn özsavunma güçleri ile birlikte cephelerde yer aldı. Raco'da, Cindires'te, Mabeta'da şehitler bedeli direnişin en ön saflarında dövüştü.

DEVAMI


15.01.20 / Komünist Tutsak İsmail Yılmaz'a İşkence

2017 yılından beri Elazığ 2 No'lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesi'nde kalan MLKP tutsağı İsmail Yılmaz, hapishanede dayatılan "terör suçlusu" yazılı yaka kartını takmayı reddettiği için 2 yıldır açık görüş, telefon görüşü ve kargo alımı gibi haklarını kullanamıyor. Yılmaz'ın 7 Şubat'ta görülecek karar duruşması için aldığı savunma notlarına hapishane idaresi tarafından el konuldu. Sayım sırasında başındaki beresini çıkartmadığı için de tehdit edildi.
Kulak zarındaki yırtık nedeniyle ertelenmemesi gereken tedavisine kimlik dayatması nedeniyle devam edemezken, ağrı kesici ilaç dahi verilmiyor.
Ayrıca dini bayram, yılbaşı ve doğum günü dışında kitap alamayacağı da cezaevi idaresi tarafından Yılmaz'a bildirildi.
Ezilenlerin Hukuk Bürosu, müvekkili İsmail Yılmaz ve aynı hak ihlallerine maruz kalan Mahmut Soner üzerindeki baskıların derhal son bulmasını istedi.

Yılmaz, Nusaybin özyönetim direnişine katıldığı için ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. İsmail Yılmaz, duruşmada verdiği ifadesinde, "Biz özyönetim direnişi ışığını Paris Komünü'nden aldık. Bugünkü özyönetim direnişlerinin ışığı da yarınların ışığı olacaktır" demişti.

 

 


Arşiv



  Sayfa 12345678
 

 

HBDH



PARTİNİN SESİ



KüRDİSTAN



FESK



 

 

 

MERKEZ KOMİTE



ÖZGüR KADIN



KKÖ



SöYLEşİLER